Cinsiyetçiliğe maruz kalmak ciddi travmalara neden olabilir
Uzmanlar cinsiyetçiliğin, kişinin kadın ya da erkek olmasına bakılmaksızın cinsiyetine göre ayrım yapma durumu ya da o kişiye karşı bir önyargı olduğunu ve bu durumun her iki cinsi de önemli ölçüde olumsuz etkilediğini söylüyor. Farklı şekillerde ortaya çıkabilen cinsiyetçiliğin bazen olumlu telaffuzlar altında yer alabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, cinsiyetçiliğin birçok nedeni olduğunun ve her yaşta görülebileceğinin altını çiziyor. Cinsiyetçiliğin de bir tür ruhsal şiddet olduğunu belirten Taşkın, bu durumun çabayla aşılabileceğini söylüyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, son dönemlerin en popüler ifadelerinden biri olan cinsiyetçilik hakkında açıklamalarda bulundu.
Cinsiyetçilik ‘iyi niyet’ kisvesi altında örtülü içerikte verilebilir
Bazı durumlarda cinsiyetçiliğin alenen yapıldığını, bazı durumlarda ise gizli cinsiyetçilik yapıldığına değinen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gizli cinsiyetçilik ‘Kadın işi mi? Erkek gücüne ihtiyacın var, zahmet etme.’ Hatta şöyle bir cümleyle bile olabilir Bu söylem kulağa nezaketen söylenmiş gibi gelse de aslında kadının gücünün değersizleştirilmesi söz konusu. Erkeklere ‘Kadın gibi kendine mi bakıyorsun, kadın mısın, pembe giyiyorsun, saçını uzatıyorsun, nasıl erkeksin?’ Öte yandan, söylemleri, bir erkeğin özgüveninin, istemeden de olsa, üzerine yüklenen yükler altında ezilmesine neden olabilir.” söz konusu.
Cinsiyetçiliğin kadın ya da erkek fark etmeksizin her iki cinsi de olumsuz etkilediğini belirten Taşkın, “Cinsiyetçilik çoğu zaman kendini belirlemek için ‘iyi niyet’ kisvesi altında gizil bir içerikle verilebiliyor.” dedi.
Cinsiyetçiliğin birçok nedeni olabilir.
Cinsiyetçi bireylerin cinsiyetçiliğe yönelmesinin birden fazla nedeni olabileceğini belirten Taşkın, “Kişinin yetiştirilme tarzı, aile yapısı, içinde yaşadığı toplumun cinsiyetçi normları ve bireysel inançları bu sebeplerden bazılarıdır. Ailelerin çocuklara cinsiyetçi tutumlarını öğretmesi ya da bu tutumları onlara göre modellemesi çocukların cinsiyetçi davranışlar sergilemesinde etkili olabilir. Ayrıca toplumdaki cinsiyetçi normlar da cinsiyetçi davranışların devam etmesine neden olabilir. Toplumda erkeklerin güçlü, kadınların zayıf olduğuna dair yaygın inanışlar belki de cinsiyetçi davranışların devam etmesine neden olabilir. Kişinin kendi inançları ve bedelleri de cinsiyetçi davranışlarının sebepleri arasında yer alabilir.Bazı kişiler cinsiyetler arasında gerçekçi olmayan farklılıklar olduğuna inanarak bazı cinslerin diğerlerinden üstün olduğunu düşünebilir.” açıklama yaptı.
Cinsiyetçiliğin farklı türleri var
Cinsiyetçiliğin açık, içselleştirilmiş cinsiyetçilik, iyiliksever cinsiyetçilik ve son olarak düşmanca ve muhafazakar cinsiyetçilik şeklinde cinsiyetlere ayrıldığını açıklayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “İçselleştirilmiş cinsiyetçilik, cinsiyetçi bir toplumda yaşayan kadın veya erkeğin bu kavramları kabul etmesi ve hayatlarının tamamen cinsiyetçi kavramlara göre gerçekleşmesidir. şekillendiriyor. Kadın giyimi, erkek uzun saçlarının birbirine karıştığı, uygun olmasa da istenilse de istenilenin yapılamadığı bir durumdur. İnsanlar kendi istek ve arzularını bastırmak zorunda hissederler.” söz konusu.
Düşmanca cinsiyetçiliğin cinsiyete yönelik sözel ve fiziksel düşmanlığı içerdiğini sözlerine ekleyen Taşkın, “Burada özellikle kadın cinsiyetçiliği var. Kadına yönelik ‘sapkın, baştan çıkarıcı, manipülatif’ gibi söylemler, düşmanca cinsiyetçiliğin doğrudan örnekleridir. Sözlü şiddete de bir örnek.” şeklinde konuştu.
Hayırsever cinsiyetçilik kadınların özgürleşmesini zorlaştırıyor
İyimser cinsiyetçiliğin kadınlara yardım ediyormuş gibi gösterilen ama aslında kadının gücünü yok sayan bir cinsiyetçilik türü olduğunu belirten Taşkın, “Kadınlar bazen bu tür cinsiyetçilikte kendilerini korunmuş hissedebilir ve cinsiyetçiliğin farkına bile varmayabilirler. Kadınların işine ‘annesin, çok değerlisin, çalışamazsın, çocuk yetiştireceksin’ diye yaklaşmak, ‘sen kadınsın, çiçek gibi narinsin, bırak ben yapayım’ gibi kadının gücünü yok sayan bir yapıdadır. Sözde kadınları koruma söylemi altında onların çalışmalarını ve özgürleşmelerini zorlaştırıyor.” söz konusu.
Koruyucu cinsiyetçilik kadınları daha savunmasız hale getiriyor
Korumacı cinsiyetçiliğin, insanları cinsiyete göre zayıf ve korunmaya muhtaç gören bir cinsiyetçilik türü olarak tanımlanabileceğini belirten Taşkın, “Bu tür cinsiyetçilik, kadının korunmaya muhtaç olduğunu varsayar ve kadının davranış sergilemesi gerektiğine inanır. Bu davranışların başında kadınların kendilerini korumak için evde kalmaları, belirli saatlerde dışarı çıkmamaları veya giyim tarzlarını değiştirmeleri sayılabilir. Muhafazakar cinsiyetçilik, her ne kadar kadınların güvenliğini sağlamak için yapılıyor gibi görünse de, kadınları sınırlayarak ve kısıtlayarak kadınların özgürlük ve eşitliğini engelleyebilmektedir. Bu tür bir cinsiyetçilik, kadınların güçlü ve bağımsız olabileceğine dair inançları baltalar ve kadınları erkeklerden daha savunmasız hale getirir. Dolayısıyla savunmacı cinsiyetçiliğin toplumsal cinsiyet eşitliğini engelleyen bir unsur olabileceği söylenebilir.” dedi.
Cinsiyetçilik her yaşta ortaya çıkabilir.
Cinsiyetçiliğin her yaşta görülebileceğine ve yaş aralığına göre cinsiyetçi davranışlarda farklılıklar gözlenebileceğine işaret eden Taşkın, “Gençlik döneminde gençlerin toplumsal normlara uyma eğilimi, cinsiyetçi davranışların yaygınlaşmasına neden olabilir. Yaşlılıkta da cinsiyetçi davranışlar görülebilir. Bunun nedeni, yaşlı insanların geçmiş cinsiyet normlarının daha katı bir biçimini benimsemesi veya değişiklik için zorlaması olabilir. Buna ek olarak, yaşlı insanlar kendilerini çağdaş dünyanın gereksinimleri konusunda genç insanlara göre daha az eğitimli veya daha az bilgili hissettikçe, cinsiyetçi davranışlar yaygınlaşabilir.” terimleri kullandı.
Cinsiyetçiliğe bağlı kalmak, önemli psikiyatrik etkilere ve travmaya neden olabilir
Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, cinsiyetçiliğe maruz kalan kişilerin bu davranıştan duygusal, fiziksel, sosyal ve sosyal yönden etkilenebileceğini vurgulayarak, “Cinsiyetçiliğin yarattığı stresin etkileri, bireylerin yaşamları boyunca devam ederek ciddi psikiyatrik etkilere ve travmalara neden olabilir” dedi. söz konusu.
Taşkın, bireylerin karşılaşabileceği etkileri ise şöyle anlattı:
“Özsaygı, özgüven, öz yeterlik duygularının kaybı gibi duygusal etkiler; stres, kaygı ve gerginlik sonucu baş ağrısı, uyku sorunları, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi önemli psikiyatrik hastalıklar; diğer insanlarla etkileşimde sorunlar, kopukluk ve izolasyona mahkum olma gibi toplumsal etkiler; Cinsiyetçiliğe maruz kalan bireylerde toplumda yalnız hissetme ve sosyal katılımı sınırlama gibi toplumsal etkiler ortaya çıkabilecek sorunların başında gelmektedir.”
Ruh sağlığı ve toplum güçlendirme önemlidir
Cinsiyetçilikten muzdarip olanlara iki değerli alanda destek olunabileceğini belirten Taşkın, “Birincisi ruh sağlığı uzmanlarının desteği, ikincisi ise toplumun desteği. Ruh sağlığı uzmanı, travma geçiren kişiyle uzun süreli bir psikoterapi süreci gerçekleştirir. Hatta bazen bu travmalar kişinin yeme, içme, işe, okula gitme gibi işlevselliğini bile etkiler. Topluluk desteği; Empati yoluyla, desteğinizi, eğitiminizi ve farkındalığınızı sözlü olarak ifade ederek ve mağduru psikoterapiye yönlendirerek gerçekleşir. şeklinde sağlanır.
Cinsiyetçilik savaşarak aşılabilir
Cinsiyetçiliğin de bir ruhsal şiddet biçimi olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bu durumun denenerek aşılabileceğini belirtti.
Taşkın, cinsiyetçiliğin üstesinden gelmek için neler yapılabileceğini sıralayarak sözlerini şöyle tamamladı:
– Kendimizi eğitmek: Önyargılarımızı tanımak ve bu önyargıları değiştirmek için çaba sarf etmek cinsiyetçiliğin üstesinden gelmenin ilk adımıdır.
– Dilimizi değiştirmek: Cinsiyetçi dili kullanmayı bırakmak, cinsiyetçilikle başa çıkmak için atabileceğimiz değerli bir adımdır. ‘Kadın işi, erkek işi, kadın’ söylemlerinden uzaklaşmak gerekiyor.
– Eşitliği teşvik etmek: Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak, toplumda değişim yaratmak için değerlidir.
– Örnek davranış sergilemek: Kendi davranışlarımızla toplumsal cinsiyet eşitliğine örnek teşkil etmek, gençler için değişim yaratmak açısından değerlidir. Bu durum elbette çocuklara örnek davranışlar sergileyerek gelecek nesillere aktarılacaktır.
– Toplumsal değişimi desteklemek: Toplumun farklı kesimlerinden insanları bir araya getirmek, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak ve politika değişiklikleri için zorlamak cinsiyetçilikle mücadelede değerlidir.
– Travma yaşayan bireylerin uzman desteğine yönlendirilmesi: Travma, öz-yeterlik, öz-şefkat, öz-farkındalık gibi birçok konuyu temel almak, bir psikolog ile farkındalık ve cinsiyetçiliğin üstesinden gelmenin en değerli noktalarından biridir. Farkındalık en önemli unsurlardan biridir. Çünkü birçok insan cinsiyetçiliğe maruz kalıp bunun yarattığı travmanın etkilerini yaşarken yaşadıkları durumun cinsiyetçilikten kaynaklandığının bile farkında olmayabilir.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı